Sedat Kaya- YENİÇAĞ
Önce Beşiktaş, sonra Bayern Münih. Dört gün arayla çok çok önemli iki maça çıktı Galatasaray.
İkisinde de muhteşem oynadı. Beşiktaş’ı yendi, Bayern Münih’i skorda değil ama sahada ezdi.
Bu iki zorlu maçın ardından, dinlenmeye bile fırsat bulamadan zorlu Rizespor deplasmanındaydı.
Ama sahada sadece ismi vardı, cismi yoktu.
Galatasaray bu sezon belki de en kısır maçlarından birini oynadı.
Nerede o önde basan, rakibi boğan, pozisyon üstüne pozisyon yaratan takım.
Yerinde adeta yeller esiyordu.
Yorgunluk ve konsantrasyon eksiği her dakika kendini gösteriyordu.
Mental olarak maça hazır değillerdi.
Orta saha dirençsiz,
Kanatlar hareketsiz, hucüm oyuncuları bereketsizdi.
İcardi’yi topla buluşturmayı başaramadılar.
Üç gün önce ilk 45’te 16 şutla Bayern Münih’i bombardımana tutan Sarı Kırmızılılar Rize’de bu sayıya maç sonu ulaşabildi.
O şutların çoğu da, dağlara taşlaraydı.
Rizespor ise ilk dakikalarda önde basmaya çalıştıysa da, süreklilik sağlayamadı.
Bir harlayıp, bir söndü.
Bu nedenle mücadelesi az, futbolu vasat, pozisyonu fakir, izlemesi zevksiz bir maç oldu.
Galatasaray’ın ilk yarıdaki etkisizliği öyle belirgindi ki, Okan Buruk ikinci yarıya 3 değişikle başladı.
Özellikle orta sahayı güçlenlendirmek için Mertens’in yerine Ziyech’i, Kerem Demirbay’ın yerine de Oliveira’yı aldı. Savunmada ise Angelino’nun yerine Kaan Ayhan’a forma verdi.
Ancak bu değişiklikler de Galatasaray’ı canlandıramadı.
Bu dakikalarda daha çok gol aratan Rizespor’du ama bal üretemeyen arı gibiydi.
İki takımdan birinin gol atabilmesi için ya şansı olması, ya da rakibin hata yapması gerekiyordu.
O şans Galatasaray’a güldü
68’de Oliveria’nın ceza alanı dışından çok da sert olmayan şutu Emirhan’a çarpınca, kaleci Gökhan kontrpiyede kaldı.
Rizespor’u yenik duruma düşüren Galatasaray’ın futbolu değil, kendi şansızlığıydı.
Şans kapıyı çalınca sevinen Galatasaray oldu.
Şans, talih, kader, kısmet.
Ne derseniz deyin.
Büyük takım kötü oynadığı maçları da kazanan takımdır.
Galatasaray şansıyla da olsa maçı kazanmayı başardı, 3 puanı cebine koydu.
Elbette bu maçtan çıkarılacak dersler var.
O dersleri de Okan Buruk çalışacaktır mutlaka.
Bu arada iki takım da maça çıkarken, Nazım Hikmet’in adeta Kuvay-i Milli destanındaki gibi Mustafa Kemal Atatürk’e selam gönderdi.
“Bak Rize’ye Rize’ye
Selam olsun Gazi’ye.”
Tuttukları pankartta, “Efendiler, yarın cumhuriyeti kuruyoruz” yazıyordu.
Cumhuriyet’in 100.yılında, Türk Futbolu’nun en onurlu finali, Süper Kupa maçını Arabistan’a götürenler bu pankartta yazılanı anladılar mı acaba?
Hiç sanmam.