Gezi Parkı Davası’nın tutuklu sanıklarından Can Atalay, 14 Mayıs seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay’da milletvekili seçildi ancak henüz hapisten çıkmadı.
Muhalefet partileri ve Atalay’ın avukatları, seçimlerden bu yana Atalay’ın serbest bırakılması gerektiğini savunuyor.
Yerel mahkeme, Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Yargıtay’ın kararları üzerinden konuyla ilgili hukuki süreç ve tartışmalar devam ediyor.
Atalay’ın tahliyesiyle ilgili süreçte en başından bu yana neler yaşandığını inceledik.
Atalay’la ilgili tahliye tartışmaları nasıl başladı?
Avukat Can Atalay, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili dava kapsamında, 2019’da İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmaya başladı.
Dava kapsamında Atalay, 25 Nisan 2022’de “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüs suçuna yardım” suçundan 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Karar ardından tutuklanarak Marmara Cezaevi’ne (eski adıyla Silivri) gönderildi.
Atalay, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde TİP’ten Hatay milletvekili seçildi.
Avukatları, Atalay’ın mazbatasını Hatay Adliyesi’nden aldıktan sonra tahliyesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurdu.
Avukatlar, Anayasa’nın yasama dokunulmazlığıyla ilgili 83. maddesine dayanarak Atalay’ın, yargılanmasının durması ve tahliye edilmesi gerektiğini savundu.
O dönem konuyla ilgili bir açıklama yapan Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, konunun “Adalet Bakanlığı’nın uhdesinde olmadığını” söyledi ve yargı sürecinin devam ettiğini belirtti.
Tunç, Gezi Parkı Davası’nın anayasal düzen ile ilgili olduğunu da ekledi:
“Yargıtay’da görülen bir dava. Yargıtay’da şu anda hükümlü olarak dosyası devam ediyor, hüküm verilmiş. Biliyorsunuz Gezi davası anayasal düzenle alakalı bir konu. Anayasa’nın 14. maddesindeki dokunulmazlık kapsamı dışında olan dosyalardan.”
Anayasa’nın 83. maddesinde “Seçimden önce veya sonra bir suç işlediği ileri sürülen bir milletvekili, Meclisin kararı olmadıkça tutulamaz, sorguya çekilemez, tutuklanamaz ve yargılanamaz” ifadesi yer alıyor.
Aynı maddede, “Ağır cezayı gerektiren suçüstü hali ve seçimden önce soruşturmasına başlanılmış olmak kaydıyla Anayasanın 14. maddesindeki durumlar bu hükmün dışındadır” cümlesi de bulunuyor.
14. maddede ise “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” diye yazıyor.
Atalay’ın avukatı Deniz Özen ise AYM’nin bu konuda içtihatları olduğunu savundu:
“AYM, Enis Berberoğlu ve Ömer Faruk Gergerlioğlu kararlarında Anayasa’nın 14. maddesini tartıştı ve dedi ki ‘Bu maddede muğlak bir ifade var, devletin bütünlüğüne karşı durmaları gibi bir ibare geçiyor, hangi suç tipinin bu madde kapsamına girdiği hangisinin dışında olduğuna dair hiçbir yasal düzenleme yok’. Ve ihlal kararı verdi. AYM’nin yerleşik içtihatı bu.”
Yargıtay kararı ve AYM’ye başvuru
13 Temmuz’da Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay’ın tahliyesi ve hakkındaki yargılamanın durması istemini reddetti.
20 Temmuz’da Atalay’ın avukatları, yargılamaya devam edilmesi nedeniyle “seçilme ve siyasi faaliyette bulunma” hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de “kişi hürriyeti ve güvenliği” hakkının ihlal edildiğini öne sürerek Anayasa Mahkemesi’ne Atalay adına bireysel başvuruda bulundu.
Başvuru devam ederken 28 Eylül’de Yargıtay 3. Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 25 Nisan 2022’de verdiği karara ilişkin temyiz incelemesini tamamladı.
Bu incelemeyle Gezi Parkı Davası’nda aralarında Atalay’ın da bulunduğu beş sanığın mahkumiyetini onandı.
TİP, 1 Ekim’de Hatay’dan yaklaşık bir ay sürecek bir yürüyüş başlattı.
“Özgürlük Yürüyüşü” adlı eylemin en önemli taleplerinden biri Can Atalay’ın serbest bırakılmasıydı.
AYM ihlal kararı verdi
AYM, Atalay’ın bireysel başvurusunu 5 Ekim’de görüştü ve başvuruyu Genel Kurul’a sevk etti.
25 Ekim’de toplanan Genel Kurul, Atalay’ın “seçilme hakkı” ile “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiğine hükmetti. Karar dörde karşı dokuz oyla alındı.
Atalay’ın avukatları, “Bu kararla Can Atalay’ın derhal tahliye edilmesi eksik kalan yeminini ederek Hatay halkının vekilliğine başlaması gerekiyor” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş da “AYM kararı ortadadır, Meclis gereğini yerine getirecektir” diye konuştu.
Yargıtay’dan AYM’ye tepki
AYM, yeniden yargılama ve tahliye için kararını İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderdi.
Avukatları, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin AYM kararını uygulayarak Atalay’ı serbest bırakmasını beklerken mahkeme, 30 Ekim’de dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay’da olduğunu belirterek dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
TİP, Atalay AYM kararına rağmen tahliye edilmediği için Hakimler Savcılar Kurulu’na (HSK) soruşturma çağrısı yaptı.
31 Ekim’de Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Atalay’ın tahliye edilmemesini değerlendirdi.
“Yargıtay’ın vereceği kararı hep beraber göreceklerini” söyleyen Tunç, “Yargı bağımsız, tarafsız, en doğru kararı verecektir” dedi.
Tunç, “Yargıtay, adliye mahkemelerinden verilen kararların son inceleme mercidir. Kararları kesindir” diye konuştu.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise 8 Kasım’da yaptığı açıklamayla Can Atalay’ın mahkumiyet kararını onayan bir önceki kararın doğru olduğunu belirterek, AYM’nin ihlal kararını reddetti.
Daire, Can Atalay hakkındaki AYM’nin verdiği ihlal kararına uyulmamasına, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için karar örneğinin TBMM’ye gönderilmesine ve ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunmasına karar verdi.
Atalay’ın avukatları ve muhalefet partileri karara tepki gösterdi.
Hukuki süreç ve tartışmalar devam ediyor.