Tina Turner’ın Ardından…

Tina Turner hayranlığımı pek az arkadaşım bilir. Zamanında karaoke partilerinde Tina Turner kılığına girip, onun gibi dans etmeye çalışmışlığım dahi vardır. 44 yaşında “babaanne” lakabı almış olsa da ne babaanne olabilecek bir yaştaydı, ne de enerjide. Hatta çok yakın bir zaman önce İclal Aydın’la kendi aramızda bunu konuşmuştuk; “45 yaşında Tina Turner’a babaanne dediklerinde o zaman garibimize gitmiyordu ama şimdi kendi yaşlarımızdan bakınca babaanne olmak için amma da gençmiş, kadına haksızlık etmişler.” demişti İco. 

Son derece kötü geçirdiğim bir günün sonunda Tina’nın ölümü bende daha büyük bir hüzne yol açtı sanırım. Ertesi gün akacağını bildiğim gözyaşlarım için bir rulo tuvalet kağıdını hazırladım, bilgisayarı yatağa aldım, tam bir depresyon günü gibi Tina Turner’ın hayatını konu alan 1993 yapımı Tina: What’s Love Got To Do With It filmini bir kere daha izledim. İnanılmaz bir hayat hikayesi, korkunç bir terk etmeye direnç, ardından müthiş bir toparlanma ve küllerinden yeniden doğuş izledim tüylerim diken diken.

Her kadın bu farkındalığı yaşayacak kadar şanslı değil

Uzun uzun hayat hikayesini yazmayacağım ama kısaca Tina Turner, Annie Mae Bullock adıyla, 26 Kasım 1939’da Tenessee’nin küçük bir kasabasında doğuyor. Ardından 5-6 yaşlarındayken annesi tarafından terkediliyor ve anneannesi tarafından büyütülüyor. 17 yaşında annesinin yanına taşınıyor ve kız kardeşinin onu götürdüğü bir gece kulübünde dönemin popüler solisti Ike Turner’la yolları kesişiyor ama ne kesişmek… Ona sağladığı müthiş kariyerle birlikte bir yandan da Tina’nın tüm özgüvenini yerle bir eden Ike Turner’dan boşanması o kadar kolay olmuyor. 

Filmi izlerken adım adım bir kadının duyguları üzerinden nasıl manipüle edilerek kendini değersiz hissettirildiği ve özgüveninin yok edildiğine şahit oluyorsunuz. O kadar çok yerde “Yok artık, bundan sonra terk etmiştir heralde Ike Turner’ı” diyorsunuz ama Tina yediği yumruklardan sonra dağılmış yüzünü topluyor ve kocasının yanında oluyor. Kendini suçluyor sürekli; “Zor zamanlardan geçiyor, kocamın yanında olmalıyım, ben de çok üzerine gittim.” gibi cümlelerle kocasını haklı, kendini haksız ilan ediyor herkese. Çıldırıyorsunuz izlerken. 

Çok çalışıyor, iki çocuğu oluyor, Ike’ın eski sevgilisinden olan iki çocuğu da himayesine alıyor, onlara da annelik ediyor. Ike Turner’ın sürekli “Seni o küçük bataklık kasabasından ben çıkardım, bana minnet etmelisin.” cümleleriyle her gün eziliyor.  

En yakın kız arkadaşıyla dertleştiği bir gün “Ailesi tarafından terkedilmiş bir çocuğum ben, onu bu yüzden terk edemiyorum.” diyor. Bunca acıyı neden çektiğini anlıyorsunuz o zaman. Çocukluk travmalarının yol açtığı bağımlı kişiliği neredeyse hayatına mal olacak kadar sorun çıkarıyor. 

Tina Turner işte tam da o sırada Budizmle tanışıyor ve belki de kendini fark edebilmesine, kendine dışarıdan bakabilmesine ve kocasını terk edecek cesareti bulabilmesine Budizm büyük etki ediyor.

Her kadın bu farkındalığı yaşayacak kadar şanslı değil ne yazık ki. 

Yıllarca kocası olmadan bir hiç olduğuna inandırılmış, özgüveni elinden alınmış, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmış bir kadın Tina Turner. Sahne, onun devleşebildiği, kendini ifade edebildiği, parladığı tek alandı. Yine de kocası tarafından her zaman sabote edildi bu özgüveni.

Küllerinden yeniden doğan kadın…

Ike Turner’ın eziyetine tam 19 yıl katlanan Tina Turner, nihayet 1975 yılında kocasından tek kuruş talep etmeyerek fakat yalnızca soy ismini alarak boşandı. Blues tarzından Rock tarzına geçiş yaptı ve bu geçiş ona 2 Grammy ödülü kazandırarak bir anda dünyanın en tanınan şarkıcıları arasına girmesine sebep oldu.  Menajeriyle ilk yaptığı toplantıda yaşının bu yeni müzik türüne uygun olmadığını düşünen menajerine şöyle diyordu;

“Ben her şeyin mümkün olduğuna inanırım. Denemeden öğrenemeyiz.” 

Kararlı, azimli, çalışkan ve artık kendini bulmuş bir Tina Turner çıkıyordu artık sahneye. 2013 yılında ikinci baharını İsviçreli Erwin Bach’la evlenerek yaşadı.

83 yaşında hayatını kaybedene kadar Ike Turner’dan kurtulmuş olsa da başka trajediler yaşadı. İki oğlunun ölümüne şahit oldu, felç geçirdi, yeniden yürümeyi öğrendi, bağırsak kanseri teşhisi kondu, böbrek yetmezliği ve yüksek tansiyon hastası oldu.

Tina Turner müthiş bir müzikal yetenekle birlikte dansçılığı, oyunculuğu, yazarlığı ve moda ikonluğuyla da kitleleri etkilemiş bir kadındı. 

Sahne ışıkları sizi yanıltmasın

Son zamanlarda hayatımıza dahil olmuş psikolojik terimleri neredeyse ezberledik. Narsizim, sınırda kişilik bozukluğu, ghosting, gaslighting, breadcrumbing, lovebombing… 

Dışarıdan ne kadar güçlü, ne kadar başarılı ya da ne kadar mutlu görünürsek görünelim, en güçlü, en başarılı ya da en mutlu zannettiklerimizin neler yaşadığını, nelere maruz kaldığını asla bilemiyoruz. Zaman zaman toksik bir ilişkide olan kadınların kendileri dahi, bunun farkında olamıyor. Bir şeylerin yanlış olduğunu fark etmek fakat huzuru bozulmasın diye görmezden gelmek ya da sorunun üzerini örtmek, pek çok kadının yaptığı bir hata. 

İletişim becerileriniz ne kadar kuvvetli olursa olsun, ya da ne kadar zeki, yetenekli ya da akıllı olursanız olun, duygusal ve romantik yakınlık kurduğunuz ilişkilerde bu yetenekleriniz geçersiz kalabiliyor. Uzun bir zaman boyunca gizli bir manipülasyona uğradığınızı fark edemeyebiliyorsunuz. Zaman zaman hiç suçunuz olmadığı halde kendinizi suçlar bulabiliyorsunuz. 

Kadınların çoğu korkuyla yönetiliyor, tehdit edilerek kontrol altında tutuluyor, manipülasyonlarla gerçeklik algıları yok ediliyor ve pek çoğu bunun farkına varamıyor. 

Erkek egemen toplumlarda kadınların bu kadar ezilmesi, korkutulması, yapmak istemedikleri şeylere zorlanması maalesef normal kabul ediliyor. 

Toplumsal baskı, kadınları sessizliğe itiyor. Gerekli desteği göremediği ailesi, arkadaşları veya yakın çevresi, kadını kimsesiz ve çaresiz bırakıyor. Kendini sürekli savunmak zorunda hisseden kadınlar, bir süre sonra çevresinden destek göremedikleri için içine kapanıyor ve çaresizliğine teslim oluyor. Bunların sonucunda eğitim düzeyi ne olursa olsun, kadın kendini mutlu olmadığı ilişkisine dönmek zorunda hissediyor. 

Tina Turner’ın hayatına dönüp baktığımızda, Ike Turner’dan ilk kaçma denemesinde annesini arayıp ona sığınmak istiyordu ama annesinin ilk yaptığı şey Ike Turner’ı aramak olmuştu.

Bu baskı kim olduğunuzla ya da toplumdaki statünüzle ilgilenmiyor, sizin kendinizi yetersiz gördüğünüz yerden besleniyor aslında. O yüzden sahne ışıkları sizi yanıltmasın, neredeyse pek çok kadın bunu yaşıyor. Dilerim bunu yaşayan kadınlar tıpkı Tina Turner gibi bu farkındalığı yakalar ve kendi hayatlarıyla ilgili söz sahibi olurlar. 

Twitter

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio’nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

pendik escort
avcılar escort
esenyurt escort
bahçeşehir escort
beylikdüzü escort
bakırköy escort
halkalı escort
şirinevler escort
şişli escort
istanbul escort
esenyurt escort
avcılar escort
tarafbet
betist giriş
showbet
xslot giriş
favorislot
barn festival
pragmatic slot oyunları
radissonbet
egt oyna
betmarlo
floating dragon oyna
bonus hunt" rel="dofollow">bonus hunt">bonus hunt
aresbet
tombala oyna
wild wild riches oyna
betibom
dog house megaways
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
wild west gold oyna
markaj giriş
trwin giriş
altıncasino
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
diyarbet
sugar rush oyna
hiperwin
sweet bonanza oyna
diyarbet
diyarbet
mrbahis
favorislot
markaj giriş
trwin
big bass bonanza oyna
gates of olympus oyna
egt oyna
favorislot
markaj giriş
trwin
betingo
bahisbudur
casi pol
casipol giriş
casipol giriş
casipol
casipol
romabet
mrbahis
casipol şikayetvar
casipol giriş
casipol twitter
casipol şikayet
casipol
casipol güncel giriş
casipol güncel
casipol giriş
casipol girişi
Kartal Escort